Neler Oluyor Hayatta

2010'da Uzayda Neler Oldu?



 
Her yıl adettendir ülkeyi, dünyayı sarsan siyasal olayların bir dökümünü yapmak. Epey bir zamandır bu olaylar beni pek de heyecanlandırmıyor. Ya klasik, dünyanın dört bir tarafından taşan savaş görüntülerine maruz kalıyoruz ya da o yılın ekonomik açıdan ne kadar verimli geçtiğini anlatan siyasetçi palavralarına... Tabii alternatif almanaklar da yapılmıyor değil.  Yılın en önemli magazin, spor, kültür olayları seçip sıralanıyor. Bunlar da her ne kadar insanlara umut verme potansiyeli taşıyanlar arasından seçilse de sıradanlığı aşamıyor, bir önceki yıla göre bir farklılık yaratamıyor. Oysa belki de aradığımız heyecanı bilimlerde, felsefede bulabiliriz. Açıkçası felsefe için böyle bir "yıl dökümü" yapmak isterdim. Herhalde böyle bir çalışma uzun ve yoğun bir uğraş gerektirirdi. Neyse ki space.com uzay bilimleri için böyle bir çalışma yapmış. Bu yıl için bu kısa yazıyı çevirdim, bakarsınız belki seneye de ben felsefe için bir şeyler yazarım. 



2010’un En İyi 7 Uzay Hikayesi



2010 yılında insanlık uzay dışı varlıklarla ilk kez temas kurdu –en azından “2001: A Space Odyssey” filmi öyle söylüyor.


Bu yıl gerçek dünyada öyle pek de dünyayı sarsacak bir olay gerçekleşmedi. Ama uzay bilimi araştırmacıları 2010 yılında aralarında uzaylıların nasıl bir yerde yaşıyor olabileceklerine dair bulgular ve kara maddenin doğasıyla ilgili ipuçları da dahil olmak üzere sıra dışı pek çok keşif yaptı.

1. Güneş sisteminin dışındaki ilk yaşanabilir gezegen mi?

Yıllardır duymayı beklediğimiz haber: yalnız olmayabiliriz. Eylül ayında gök bilimciler güneş sisteminin dışında yer alan yaşanabilir bir alanda farklı bir yaşam keşfettiklerini duyurdular. Yaklaşık olarak Dünya boyutundaki Gliese 581g adlı gezegen, sıvı su için yeterince uygun ve bu yüzden belki de yaşamın olabileceği bir yörüngede bulunuyordu.

Güneş sisteminden 20,5 ışık yılı uzaklıktaki gezegen Dünyadakine yakın bir sıcaklığa ve su bulunabileceğine dair belirtilere sahip

Gezegeni keşfedenlerden biri olan Santa Cruz Kaliforniya Üniversitesinden Steven Vogt şöyle diyor: “Bu gezegende yaşam olma şansı benim kişisel kanaatime göre yüzde 100.”

Ne var ki Gliese 581 g’nin olup olmadığıyla ilgili şüpheler kısa zamanda belirmeye başladı. Cenova Gözlemevinden gök bilimci Francesco Pepe ve ekibi, araştırmacıların çalışmalarında gördükleri şeyin bip sesinden ibaret olduğu iddiasını ileri sürdü. Bu baştan çıkarıcı dünyanın gerçek olup olmadığını zaman söyleyecek.

2. Asteroid tozu Dünyaya döndü

Bu görev yakıt sızıntısı, iletişim kesintileri ve iyon motorlarındaki arızalar ve çeşitli patlamalar gibi sorunlardan dolayı bozguna uğradı. Ama sonunda Japon uzay gemisi Hayabusa bir kayıt gönderdi. Bir asteroidin yüzeyinden alınan ilk örnekler geldi.

Uzay gemisinin, Itokawa asteroidinin silikon yönünden zengin bölgesine yaptığı 1,25 milyar millik (2  milyar kilometre) yolculuk 7 günde tamamlandı. Hayabusa’nın (Japonca “Kartal”) asteroide bir uzay aracı bırakması gerekiyordu, ama uzay aracı buradaki kayanın yüzeyini ıskaladı. Sonunda Hayabusa geri dönüş kapsülündeki örnekleri güçlendirmek için Itokawa’ya 2 kere iniş yaptı.

Araştırma sondası 13 Haziranda Dünyaya gururlu bir dönüş yaptı. Aracın çoğu atmosfere girişi sırasında planlandığı gibi yandı. Geri dönen kapsül Avustralya’nın dış bölgelerinden birine indi ve araştırmacılar Hayabusa’nın asteroidden 1500 toz zerresi getirdiğini onayladılar.

3. Arsenik tüketen yaşam?

NASA blogçuların ve gazetecilerin üzerinde fazlasıyla spekülasyonda bulunduğu uzay dışı yaşam kanıtı için süren araştırmaları etkileyecek bir astrobiyoloji bulgusunu tartışmak üzere bir basın toplantısı yapacağını açıkladı. Blogosferdeki en popüler dedikodulardan bir tanesi, bilim insanlarının Satürn’ün ayı olan Titan’da arsenikle yaşayan bir uzaylı yaratık keşfettikleriydi.

Gerçek daha az sıradışı olsa da yine de ilgi çekiciydi. Araştırmacılar Dünya üzerinde arsenik ile beslenen bir mikrop keşfettiklerini ilan ettiler. GFAJ-1 adı verilen bir jerm, bu zehiri DNA’sına ve normalde fosfor bulunan yaşamsal moleküllerine ekleyebiliyor.

 ©2010 Henry Bortman
Jeomikrobiolog FelisaWolfe-Simon Mono Gölü'nün sığ bölgesindeki göl dibi tortularını topluyor


Bulgu, yaşamın düşünüldüğünden çok daha çeşitli formlarda oluşabileceğini gösteriyor ve araştırmacılara Dünyanın ötesindeki yaşam işaretleri için zihinlerini açmalarını tavsiye ediyordu.

Bununla birlikte diğer bilim insanlarının yönelttiği bazı eleştiriler bu mikropların gerçekten arsenikte yaşayıp yaşamadıkları konusunda şüphelerin belirmesine neden oldu. Tıpkı Mars meteoridi ALH84001’de yaşam işareti olup olmadığını anlamak için olduğu gibi bu iddiaların doğruluğunu görmek için de beklemek gerekiyor.

4. Güneş uyandı
solar storms 
Güneşteki sıra dışı düşük aktiviteden sonra, yıldızımız güçlü solar alevler ve büyüleyici arora görüntüleri yaratan büyük fışkırmalar içeren bir patlamayla aniden uyandı. Güneşteki bu aktivite güneş lekeleri, lav ve manyetik aktivitenin artıp azaldığı 11 yıllık devirler halinde devam etti. Anlaşılmaz bir şekilde yakınlarda sona eren son güneş devri, bilim insanlarının açıklamakta güçlük çektikleri denli uzun ve cılız bir seviyedeydi.

Güneş şimdi bu durgunluktan sonra aşırı aktif bir dönemin ortasında. Bilim insanları bu değişikliklerin Dünyada daha önce görülen El Nino benzeri iklim değişikliklerine neden olabileceğini düşünüyorlar.


5. Karanlık madde bulundu mu?

Bilim insanlarının hesaplamalarına göre evrendeki maddenin yüzde 80’ini kaplayan karanlık madde, ismini, maddenin uzay bilimcilerin araçlarıyla temel olarak görünmez kalmasından alıyor. Bu durum hala bilimdeki en büyük gizemlerden biridir.

Bununla birlikte bu yıl astrofizikçiler sonunda karanlık madde işaretlerinin izini sürdüklerini iddia ettiler. Bu iz bu maddenin doğasını açıklayabilirdi. Bazı bilim insanları ise bulunması bu kadar zor olan bir şeyin bulunduğuna ikna olmadılar.

Bir görüşe göre karanlık madde parçacıklarının anti-parçacıkları vardır ki bu da onların temas halinde birbirlerini yok ettikleri anlamına gelir. Her halükarda, araştırmacılar karanlık madde işaretlerinden birinin bu birbirini yok etme sırasında oluşan gama ışınlarının tetiklediği patlama olabileceğini düşünüyor.



Fermi Gama-ışını Uzay Teleskopu umulduğundan daha parlak bir galaksinin en merkezi noktasında gama ışınları tespit etti. Araştırmacılar bunun eğer varsa anti-parçacıklarla aynı uzayı paylaşan, yoğun bir şekilde sıkışmış karanlık madde parçacıklarından kaynaklanan yok oluşlardan ileri gelmiş olabileceğini öne sürdüler.

Evrenin big bang'den sonra 13.4 milyar yaşındaki (şu andaki) halinin simülasyonu. Parlak noktalar karanlık maddenin yoğunlaştığı yerleri gösteriyor

Bu ışımayla ilgili veri, karanlık maddenin bir protonun yaklaşık altı katı kütleye sahip WIMP (weakly interacting massive particles -düşük dereceli etkileşen ağır parçacıklar) olarak bilinen parçacıklardan meydana gelmek zorunda olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar aynı zamanda çapraz-kesit olarak bilinen bir özellik hesapladılar. Bu özellik bir parçacığın diğerleriyle nasıl etkileştiğini betimler. Bu bilgi karanlık maddeyle ilgili kavrayışımızda dev bir sıçramayı temsil ediyor.



 6. Hartley 2 Kuyrukluyıldızı ile yakın karşılaşma

Sadece tek bir kuyruklu yıldızla randevusu olmayan, iki kuyruklu yıldızla ilgili ilk araştırmayı yapan Deep Impact uzay aracı, Hartley 2 kuyruklu yıldızını takip etmek için fazladan 2,9 milyar mil (4,6 milyar kilometre) yol yaptı.

Deep Impact öncelikle 2005 yılında, uzaktan bileşim ölçmeyi sağlayan darbe ölçerinin çarptığı Comet Tempel 1’i ziyaret etti. Bu başarıdan sonra NASA, uzay aracının son bir yolculuk için daha yeterli yakıtı olduğunu fark etti. Hartley 2 görevi, fıstığa benzeyen kuyruklu yıldızın, küçük ölçüsüne oranla aşırı aktif olduğunu ortaya koydu. Hartley 2 karbondioksitle karışık siyanür demeti püskürtüyordu. 

7. Evrensel sabit o kadar da sabit değil mi?

İnce yapılı sabit ya da alfa denilen elektromanyetik kuvvet şiddeti gibi temel sabitler, isimlerini her yerde aynı olmalarından alırlar. Bununla birlikte uzak galaksileriyle ilgili son gözlemler alfanın bütün evren boyunca değişebileceğini ortaya koyuyor. Bunun anlamı ışığın hızının ya da elektron yükünün şiddetinin bulunduğunuz yere göre değişebileceğidir.
Bazı araştırmacılar 20 yıl önce ince-yapılı sabitin zamanla değiştiğini ortaya koyduğuna inandıkları bir kanıt buldular.


Copyright Dr. Julian Berengut, UNSW, 2010
Havai'deki Keck ve Şili'deki ESO Very Large Teleskobundan göründüğü haliyle  ince-yapılı sabit alfanın çift kutuplu varyasyonunun ilüstrasyonu                          

Bu yıl hem kuzeydeki hem de güneydeki gökyüzünü tarayan, Hawaii’deki Keck Teleskopundan ve Şili’deki Very Large Teleskopundan gelen verileri analiz eden bilim insanları alfanın uzayda değiştiğine dair kanıt buldular. Kuzey gökyüzü için ince-yapılı sabitin, görünüşe göre artan mesafeyle birlikte azaldığı,  güney gökyüzü için ise tam tersinin doğru olduğu ortaya çıktı.


Tags: , , , , , , , , ,

0 yorum

Yorumsamacılık